Büyük şehirden bir avukat, Güney Louisiana’da ördek avına çıkar. Bir ördeği vurur ama kuş, çitin öbür tarafındaki bir çiftçinin tarlasına düşer. Avukat çitten atlayıp kuşu almaya giderken, yaşlı bir çiftçi traktörüyle yanına gelir ve sorar:
“Ne yapıyorsun burada?”
Avukat yanıtlar:
“Ördek vurdum, bu tarlaya düştü. Şimdi de almaya geldim.”
Çiftçi başını sallar:
“Bu tarla benim. Buraya giremezsin.”
Avukat sinirlenir:
“Ben Amerika’nın en iyi avukatlarından biriyim! Eğer kuşu almama izin vermezsen seni mahkemeye veririm, her şeyini alırım!”
Çiftçi sakin bir şekilde gülümser:
“Anlaşılan Louisiana usulünü bilmiyorsun. Biz burada hâlâ Napolyon Kanunu’na göre yaşarız. Bu tür küçük anlaşmazlıkları ‘Louisiana Üç Tekme Kuralı’ ile çözeriz.”
Avukat merakla sorar:
“Üç Tekme Kuralı da nedir?”
Çiftçi açıklar:
“Önce ben sana üç tekme atarım, sonra sen bana. Sıra sıra devam ederiz. Kim pes ederse, kaybeder.”
Avukat kısa bir değerlendirme yapar ve yaşlı çiftçiyi kolayca alt edebileceğini düşünerek kabul eder. Çiftçi yavaşça traktöründen iner ve şehirli adama yaklaşır.
İlk tekmesiyle çelik burunlu iş botunu avukatın kasıklarına geçirir. Avukat dizlerinin üstüne düşer, kusmaya başlar.
İkinci tekme avukatın burnunu neredeyse yüzünden söker.
Üçüncü tekme böbreğine gelir, avukat neredeyse bayılmak üzeredir.
Bütün gücünü zorlayarak ayağa kalkan avukat dişlerini sıkarak bağırır:
“Tamam ihtiyar, şimdi sıra bende!”
Çiftçi gülümser:
“Yok yok, ben pes ettim. Ördek senin olsun.”